5 Temmuz Urumçi Katliamı Raporu
Paylaş

Katliamdan Soykırıma Giden Yol
Bu yayının tüm hakları mahfuzdur. ETHR’nin
izni Olmaksızın yayın metni herhangi bir formda
yayınlanamaz, kopyalanmaz, çoğaltılamaz ve dağıtımı
yapılamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
5 Temmuz Urumçi Katliamı Raporu, Katliamdan Soykırıma Giden Yol, Rapor- 03, ETHR, Temmuz 2021.
Karagümrük Mah. Sarmaşık Sok. No:30 D:1 Fatih, İstanbul, Türkiye
www.ethrw.org | info@ethrw.org
Çin Komünist Partisi (ÇKP) yönetimi, 2005 yılından itibaren Doğu Türkistan’ın köylerinden genç kızları Çin’in iç bölgesindeki fabrikalara işçi olarak götürmeye başlamıştır. Bu uygulama Doğu Türkistan’daki birçok ayaklanmanın en önemli sebeplerinden biridir. Sadece 2006 yılında Yopurga Nahiyesi’nden yaklaşık 2.500 Uygur Türkü genç kız Çin’in Shandong eyaletine götürülmüştür[1]. Başta aileler, kızlarını göndermeleri için ikna edilmeye çalışılmış ancak bu yöntem başarılı olmamıştır. Bunun üzerine köy ve kasaba bazında Çin’e götürülecek kızların yaş sınırlaması ve kontenjanlar ÇKP yerel başkanlıkları tarafından belirlenerek uygulama zorunlu hale getirilmiştir. Her köy ve kasabadaki yerel yönetim bu kontenjanları doldurmak ve belirlenen süre içinde kızları ÇKP başkanlıklarına teslim etmekle yükümlü kılınmıştır. Yerel yönetimler aileleri tarım arazilerine el koymak, tarlalara su vermemek, siyasi şüpheli aile listesine almak, bölücülük ve ayrılıkçılık suçu ile yargılamak gibi çeşitli şekillerde tehdit ederek kızları zorla almıştır. Sadece kızların götürülmesi çok fazla tepki çekince erkekler de götürülmeye başlanmıştır. ÇKP’nin vaatleri ise fazla iş gücünü değerlendirmek ve fakir aileleri zenginleştirmek olmuştur. Ancak götürülen kızların maaşlarının ödenmediği, fabrikalarda hapis hayatı yaşadıkları, ailelerine dönmek isteyenlere izin verilmediği, cinsel köleliğe zorlandıkları, taciz ve tecavüze uğradıkları haberleri duyulmaya başlanmıştır. 2009 senesi 26 Haziran’da Çin’in Guangdong eyaletine bağlı Shaoguan Nahiyesi’ndeki oyuncak fabrikasında zorla çalıştırılan 800’den fazla Doğu Türkistanlı gence Çinli işçiler saldırmıştır. Bu olay sosyal medyada geniş yankı uyandırmıştır, zaten yıllardır ÇKP hükümetinin Doğu Türkistanlıları Çin’e götürmesi yüzünden büyük bir rahatsızlık vardı. Bu olaydan sonra hükümetin yine Doğu Türkistanlıları suçlayan tavırları ve Çinlilerin sosyal medya platformlarındaki ırkçı paylaşımları Doğu Türkistanlıların sabrını tüketmiştir. Doğu Türkistan’ın Urumçi şehrinde yaşayan çoğu üniversite öğrencisi gençler sosyal medya aracılığıyla toplanarak olayda vefat edenlerin haklarının korunması, insanların zorla Çin’e götürülmemesi, artan baskı ve ayrımcılık politikalarından vazgeçilmesini talep ederek sokaklara dökülmüştür. Sokağa dökülenlerin elinde Çin bayrağı olmasına rağmen Çinli yetkililer olaya katılanları bölücülük ve ayrılıkçılıkla suçlayarak 5 Temmuz günü hava karardıktan sonra ağır silahlarla kanlı bir şekilde bastırdı. Çok sayıda insan öldürüldü ve tutuklandı. Çin makamları uluslararası kamuoyuna olayı terör olayı olarak lanse etti ve tüm Doğu Türkistan’da internet erişimini ve dünya ile olan bağlantıyı kesti. Doğu Türkistan için hiçbir şey eskisi gibi olmadı, o günden itibaren Doğu Türkistan’da tüm olaylar sert bir biçimde bastırılmaya, polislere sınırsız yetki verilmeye başladı. 5 Temmuz katliamından sonraki tutuklamalarda yüzlerce insan kayboldu. 11 sene geçmesine rağmen katliamın acısı Doğu Türkistanlıların kalbinde kanayan yara olarak devam etmektedir.
1. 5 Temmuz’a Kadar Çin’in Doğu Türkistan’daki Politikaları
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 2001 senesi 11 Eylül’de meydana gelen saldırıların ardından Çin hükümeti Doğu Türkistan’daki tüm olayları terör adı altında istismar etmeye ve ağır bir şekilde bastırmaya başladı. Doğu Türkistanlıların uluslararası “terörizm” ile bağlantılı olduğu ve Çin’in “terör kurbanı” bir ülke olduğunu iddia etmeye başladı. İlk başta bu propagandasında Batı ülkelerinden destek aldı. Böylece Ramazan aylarında din adamları tutuklanmaya, camilere giriş-çıkışlar denetim altına alınarak ibadet alanlarını kısıtlanmaya başladı. Din adamlarını yeteri kadar “vatansever” olmamakla suçlayan Çin yönetimi onları tehdit olarak görüyordu. Çin Hükümeti, Doğu Türkistan’daki tüm kurumları “istenmeyen kişilerden temizlemek” için daha sıkı uygulamalar getirdi.
2002 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması Çin’e Doğu Türkistan’da daha rahat hareket etme olanağı sağlamıştı. Çünkü Çin artık uluslararası piyasada ucuz mallarını serbestçe satabilmekteydi. Ekonomisi gittikçe büyüyen Çin, ekonominin verdiği güç ile Doğu Türkistan’daki baskılarını daha fazla artırabileceğini, bu baskılara dünya ülkeleri tarafından fazla tepki verilmeyeceğinin farkına varmıştı. Bu tarihten itibaren üçten fazla çocuğa izin verilmeyen aile planlama politikası daha yaygın ve daha baskın bir şekilde uygulanmaya, ortaokulu bitiren başarılı öğrencileri Çin’deki liselere göndererek asimile etmeye, köylerdeki Uygur gençleri işçi olarak kullanmaya başladı. Başta üniversiteler olmak üzere Uygur ve Kazak Türkçeleri eğitim dili olmaktan çıkarıldı. 2008 senesi Pekin’de yapılacak olan olimpiyatlar bahane edilerek Doğu Türkistan’da adı konmamış olağanüstü hâl uygulanmaya başlandı. Güvenlik bahanesiyle tutuklamalar hız kesmezken mahalleden mahalleye geçişte dahi kimlik kontrolü uygulaması getirildi. Takvimler 2009’u gösterdiğinde Doğu Türkistan çoktan bir polis ülkesi haline getirilmiş durumdaydı.
1.1. Gençlerin Çin’e İşçi Olarak Gönderilmesi
ÇKP yönetimi 2005 yılından itibaren Doğu Türkistan’ın köylerindeki gençleri “iş gücü fazlalığı” bahanesiyle Çin’in uzak bölgelerine göndermeye başladılar. Çin’in iç kesimlerindeki fabrikalara gönderilenlerin çoğunluğu Doğu Türkistan’ın güneyindeki Kaşgar, Kızılsu, Hotan ve Aksu illerindeki çiftçi ailelerin çocuklarıydı. Bu politika kapsamında 2005 yılında 670 bin, 2006 yılında 120 bin ve 2007 yılında bir milyon 450 bin genç memleketinden alınarak Çin’deki fabrikalara gönderildi. 2006 yılında Kaşgar’a bağlı Yopurga ilçesinden 2.450 genç Uygur kızı Çin’in Shandong (山东) eyaletindeki tekstil fabrikalarına gönderilmiştir. Yine 2006 yılında Feyzabad ilçesine bağlı Goltoğrak kasabasından 400 civarında Uygur genç kız köylerinden Pekin(北京)ve Tianjin(天津)şehirlerindeki fabrikalara gönderildi. ÇKP’nin yerel başkanlıkları, çocuklarını göndermek istemeyen aileleri tarım arazilerine el koymakla tehdit etti.2006 yılında Kaşgar’ın Konaşehir ilçesinden 400 genç Uygur kızı Tianjin’deki Lanqi Eldiven Fabrikası (天津蓝齐手套厂) ve Tianjin Jinjiang Ayakkabı Fabrikası’na (天津津江制鞋有限公司工作) gönderildi. 2007 yılının ilk yarısında Doğu Türkistan’ın Kaşgar, Hotan gibi güneydeki illerden 900 bin köylü Uygur Türkü bu politika kapsamında Çin’e gönderildi. Bu politika Doğu Türkistan’da büyük bir rahatsızlığa sebep olurken Çin yönetimi devlet baskısıyla bu uygulamayı sürdürmenin peşindeydi. Çünkü Doğu Türkistan’ın demografik yapısını değiştirmek ve özellikle evlenmemiş genç kızları Çin’e göndererek onların Çin’de kalmalarını ve Çinlileşmelerini istemekteydi. Bu politika 2009 senesi kanlı olaylara neden olmasına rağmen günümüzde de devam etmektedir.
1.2. Çift Dilde Eğitim Politikası
1949 yılında ÇKP Doğu Türkistan’ı işgal ederek adını Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak değiştirdikten sonra Çift Dilde Eğitim’i bahane ederek Doğu Türkistan’da Türkçeyi kısıtlamaya ve Çinceyi yaygınlaştırmaya çalıştı. 1950 yılında Çince dersi Xinjiang Halk Hükümeti’nin kararı ile Doğu Türkistan’daki müfredatta yer aldı. 1959’da ise Doğu Türkistan’daki tüm yüksek öğretim kurumlarında Çince hazırlık zorunluluğu getirildi. 1964’te ortaokul ve liselerde çift dilde eğitim kararı alındı ve bu karar Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki birkaç okulda deneme olarak uygulandı. Ancak 1966 yılında Çin genelinde başlatılan Kültür Devrimi sürecinde Doğu Türkistan’daki tüm okullar kapatıldı. 1976’da Kültür Devrimi sona erince Çince bölgedeki okul müfredatlarında yeniden yer aldı. 12 Eylül 1985 tarihinde Doğu Türkistan’daki tüm ilkokullarda Çince zorunlu ders haline getirildi. Başlangıçta Çinceyi sadece bir dil dersi olarak müfredata ekleyen Çin, sonraki yıllarda Çift Dilde Eğitim politikasını duyurdu. Ancak pratikte Uygur ve Kazak Türkçeleri eğitimden tamamen tasfiye edildi. Uygulama sırasında Uygur öğretmenler Çince bilgileri yeterli bulunmadığı için işten çıkarılarak Çince öğrenmeye zorlandı. 2000 yılından itibaren not ortalaması yüksek ve başarılı ortaokul öğrencileri Çin’in iç bölgelerindeki liselere götürülüp askerî disiplin içinde ve ana dillerinden mahrum olarak yetiştirilmeye başlandı. 2006 senesine kadar Doğu Türkistan’dan Çin’e götürülen toplam öğrenci sayısı 10.000’i geçmişti.
2004 yılında, ÇKP Xinjiang Komitesi ve Özerk Bölge Halk Hükümeti, “Çift dilde öğretimi geliştirmeye yönelik hizmet kararı” yayımladı. Bu kararla çift dilde eğitimin uygulanması ve bunun için gerekli adımların atılması tüm parti başkanlıkları ve halk hükümetleri tarafından en önemli politik görev olarak belirlendi. 2005 senesi çift dilde eğitimin kapsamı anaokullarına kadar genişletildi. 2008 yılında, politikanın hızlandırılması için ilkokul ve ortaokullarda çift dilde eğitimin daha yoğun bir şekilde uygulanmasına dair yönetmelikler yayımlandı. Bu tarihten itibaren çift dilde eğitim, anaokullardan itibaren anadilde konuşmayı engelleyerek üniversiteye kadar eğitim dilinin tamamen Çinceleştirilmesi şeklinde uygulamaya konuldu.Uygur ve Kazak Türkçeleri yasaklanırken uygulamanın kampsamı her geçen gün genişlemekteydi. Nihai hedef ise Çince dışında tüm dillerin ortadan kaldırılması idi.
Çin Halk Cumhuriyeti Özerk Bölge Yasası’nda, “Özerk bölgelerdeki Han Çinlisi olmayan öğrencilere, eğitim kurumlarında kendi dillerinde eğitim yapılmalıdır.” ifadesi açıkça yer almaktadır. 2004 senesinden beri Çin Hükümeti çift dilde eğitim bahanesiyle okullardaki Uygur ve Kazak Türkçesindeki eğitimi ortadan kaldırdı ve çok sayıda Uygur-Kazak öğretmeni işten çıkarmaya başladı. Bu politikalarla birlikte eğitim alanında “Yerli milletlerin dili ve yazısını esas alma” (以民文为主) söyleminin yerini “Han Çinlisi ve diğerlerini birleştirme” (民汉兼通) daha sonra da “Çinceyi esas alma” (以汉为主) söylemi almıştır. Bu politika günümüzde tüm kamu alanlarında ve sosyal alanlarda Çincenin tamamen zorunlu hale getirlimesiyle uygulamada devam etmektedir.

Doğu Türkistan’da Uygur ve Kazak Türkçesinin kullanımdan uzaklaştırılması ve dışlanması bölgedeki insanları endişilendirmekteydi. Çin’in bölgesel özerklik konusunda yasal düzenlemelerin tam olarak uygulanması için mücadele eden Prof. İlham Tohti, 2010’a kadar Doğu Türkistan’da uygulanan çift dilde eğitim hakkında bir araştırma anketi yapmıştır. Pekin’deki üniversite öğrencileriyle yapılan bu araştırmaya göre katılımcıların %95,45’i Doğu Türkistan’da uygulanan çift dilli eğitimde Uygurcanın ihmal edildiğine, Uygurca eğitim süresinin büyük ölçüde azaltıldığına ve Uygurcanın kullanım alanının kısıtlanmış olduğuna inanmaktadır. Prof. İlham Tohti bu araştırmasında çift dilli öğretimde Uygurcanın önemini kaybetmeye devam ettiğini, bunun Uygur kültür mirasına ve gelişimine olumsuz etkisi olacağını, Çinceyi vurgulama ve Uygurcayı görmezden gelme pratiğinin Uygur’u kademeli olarak dışlamakta olduğunu dile getirmiştir.
Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erkin Emet konu hakkında yaptığı araştırmada Çin’in çift dilde eğitim adındaki bu politikasında aslında Uygur Türkçesini yok etmeyi amaçlandığını ve bunun Çin’in anayasasına aykırı bir uygulama olduğunu kanıtlarıyla ortaya koymuştur. Doğu Türkistanlılar çift dilde eğitim politikasından dolayı ana dillerinin yok olma tehlikesi altında olduğunun farkında olsa da bu politikaya karşı gelenlerin bölücülük ve terörist suçlamasıyla cezalandırılacağını bilmektedir. 5 Temmuz 2009’dan önce, eğitim sistemindeki bu değişiklikler ve ana dilinde eğitimin peyderpey ortadan kaldırılması Doğu Türkistan’da büyük bir rahatsızlığa neden olmaktadır.

1.3. Din Politikaları
1949 senesi Doğu Türkistan’ı işgal eden ÇKP ordusu, 1955’te kağıt üzerinde özerklik statüsü vererek bölgenin adını Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak değiştirdi. Bu tarihten itibaren Doğu Türkistan’ın bin yıllık Türk-İslam geleneğini devam ettiren tüm medreseler kapatılmaya ve geçmişe ait tüm izler silinmeye başlamıştır. 1956 senesi Çin Komünist Partisi’nin yayımladığı bir raporda 1950 yılının başında, yani işgalin ilk yıllarında Doğu Türkistan’da toplam 29.500 cami bulunmaktadır. 1978 senesine geldiğinde ise cami sayısı 2.930’a düşmüştür.1966, Çin’de Mao Zedong liderliğindeki Kültür Devrimi’nin başladığı yıldır. Devrimin Doğu Türkistan halkı açısından çok yıkıcı sonuçları olmuştur. Mao’nun dayatmalarının başlıca hedefleri toplumu geleneksel değerlerinden ve bağlarından koparmak, dinî inançlarından vazgeçirmek, yeni tip birey yaratmak ve Doğu Türkistan özelinde tüm Uygurları Çinlileştirmek şeklinde sıralanabilir. Doğu Türkistanlıların zaten gasbedilmiş hakları bu devrimle iyice bastırılırken, Türk-İslam kültürüne ait her şey gericilik ve yobazlık adı altında düşman ilan edilmiş ve bu süreçte yüzlerce aydın ve âlim katledilmiştir. Bu baskılara karşı, 1967 yılında Urumçi’de Doğu Türkistan Halk İnkılabı Partisi kurulmuş ve mücadele başlatılmış olsa da bu girişim fazla uzun ömürlü olamamış ve parti lideri Tohti Kurban 1969’da tutuklanıp idam edilmiştir.
Çin yönetimi her ne kadar kültürel bütünleşme ve ulusların dayanışması propagandası yapıyor olsa da sosyal eşitsizlik ve siyasi baskılar 1990’lardan itibaren bölgenin sahibi Uygurlarla Çinliler arasındaki etnik çatışmaları tetiklemiştir. Soğuk Savaşın sona erdiği bu süreçte birçok eski Komünist ülkede demokrasi talepleri yükselirken Çin’deki benzer talepler rejimin sert tepkisiyle bastırılmıştır. Çok geçmeden Doğu Türkistan’da siyasi haklar ve dinî ibadetlere ilişkin yasaklar yeniden genişletilmiştir.
Bu sürecin devamı olarak 1996 yılında Çin’in öncülüğünde kurulan Şangay İşbirliği Örgütü, aslında Doğu Türkistan’ı da içine alan Türkistan (Orta Asya) bölgesindeki gelişmelerden duyulan kaygı üzerine tesis edilmiş bir yapıdır. Bağımsız Türk cumhuriyetlerini kontrol altında tutmayı amaçlayan bu politika, “radikal akımlarla mücadele” adı altında bölgesel uyanışın önünü alma çabasından başka bir şey değildir. Bununla birlikte 1990-2000 yılları arasında devlet terörünün artmasından dolayı gerilimin dozu giderek artmıştır. Örneğin, dinî ibadetlerin serbest bırakılması ve nüfus kontrol yasasının iptali için 1997 senesinde Gulca’da yapılan protestolara şiddetle müdahale edilmiş ve bu süreçte çok sayıda sivil hayatını kaybetmiştir.

Çin’in Doğu Türkistan’da İslam dinine yönelik tutumları. Duvardaki yazı: kendi başına hacca gitmek yasa dışıdır
Çin, Doğu Türkistan’daki dinî faaliyetleri ülkenin birliği için tehdit olarak görmüş ve Müslümanlar yıllarca dinle ilgili faaliyetler veya kültürel yayınlar bahane edilerek hapsedilmiştir. 1990 senesi Haziran ve Ağustos ayında Kaşgar’da camilerin ve dinî eğitim kurumlarının kapatılmasına karşı yayımlanan broşürler nedeniyle çok sayıda Müslüman gözaltına alınmıştır. Bunlardan biri olan Abdul Malik, sadece broşür dağıttığı için 10 Ağustos 1990’da gözaltına alınmış ve “karşı devrimcilik” suçlamasıyla 5 sene hapis cezasına çarptırılmıştır. Dinî ibadetlerin kısıtlanmasına rağmen 2000’li yıllardan itibaren Doğu Türkistanlıların inançlarına bağlılığı gün geçtikçe artmış özellikle gençlerin ibadet etme ve dinini öğrenme talepleri güçlenmiştir. Çin’i oldukça rahatsız eden bu gelişme 2009 senesinde meydana gelen Urumçi protestoları ileri sürülerek gençler üzerinde kıyım yapılmasına neden olmuştur.

İslam karşıtı propagandalar. Duvardaki yazı: “Günde kılsan beş vakit namaz, Allah sana vermez börek.”
1.4. Aile Planlama Politikası
Çin’in Aile Planlama Politikası (计划生育政策) Doğu Türkistan halkını en çok rahatsız eden politikadır. Çin’de 1971’den itibaren zorunlu olarak uygulanan bu politika, 1982’de Çin’in temel ulusal politikası olarak belirlenmiştir. Aynı yıl Aralık ayında Çin anayasasına girmiştir (中华人民共和国人口与计划生育法). Çin’e göre bu politikanın ana içeriği ve amacı nüfusu planlı bir şekilde kontrol etmek ve bunun için geç evlilik, geç doğum, az doğum ve iyi doğumu (晚婚、晚育,少生、优生) teşvik etmektir. Çin’in genelinde yürürlükte olmakla birlikte 1986 yılından itibaren Doğu Türkistan’daki demografik yapının değiştirilmesi için çok sert bir şekilde uygulanmıştır. Çin’in amacı Doğu Türkistan’daki nüfus kalabalığını azaltmak değil Türk etnik nüfusunu azaltarak yerine Han Çinlilerinin nüfusunu artırmak olmuştur.
Doğu Türkistan’daki doğurganlık ve nüfus artış oranı 1990’dan sonra düşmeye başlamıştır. 1986 senesi uygulanmaya başlanan aile planlama yasası adı altındaki kısırlaştırma ve kürtaj uygulamaları paralel yürütülmüştür. Yasa, özellikle 1990 yılından sonra Doğu Türkistan’da oldukça sıkı bir şekilde uygulanmıştır. 12 Eylül 1992 tarihinde Xinjiang Hükümeti tarafından yayınlanan haberlere göre 1991 yılında sadece Hotan’ın Karakaş ilçesinde 18.700 Uygur kadın ameliyat sonucu çocuk doğurma yeteneğini kaybetmiştir. Kısırlaştırma yöntemleri sadece kadınlara değil erkeklere de uygulanmıştır. Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı nüfus kontrolü siyaseti nedeniyle milyonlarca kürtaj yapılmıştır. 1990-1991 yıllarında Hotan vilayetinde 7.100 hamile kadına kürtaj yapılmıştır.
2. Urumçi’de Neler Oldu
2.1. Urumçi’deki Protestoların Fitilini Ateşleyen Olay-Shaoguan Katliamı
21 Mayıs 2009’da 819 kişi Doğu Türkistan’ın Kaşgar iline bağlı Tokkuzak (Konasheher) ilçesinden Guangdong eyaleti Shaoguan şehrindeki bir oyuncak fabrikasına çalıştırılmaya götürülmüştür. Uygur işçiler fabrikaya gittikten bir ay sonra, 26 Haziran akşamı, fabrikadaki 10 binden fazla Çinli işçi örgütlü bir şekilde bıçak, balta, demir ve tokmaklarla Uygurların kaldığı yatakhaneye baskın yaparak saldırı düzenlemişlerdir. 26 Haziran gece başlayıp 27 Haziran saat 04:00’a kadar devam eden bu saldırıda Çin medyasına göre 120 kişi yaralanmış ve 2 kişi ölmüştür.Öldürülenlerin adları Haşimcan Emet ve Sadıkcan Gazi’dir. Yaralıların 81’i Uygur’dur. Şahitlerin anlattıklarına göre saldırıda öldürülen 20 kişinin 10’u kadındır. Yine şahitlerin ifadelerine göre saldırının başladığı anlarda olay yerinde 20 civarında polis bulunmasına rağmen olaya müdahale etmemişlerdir. Shaoguan’daki yerel hükümet yetkilileri, Zhu adında bir Çinlinin internette yaydığı “6 Uygur iki Çinli kadına tecavüz etti.” şeklindeki yalan haberin olaya neden olduğunu açıklamıştır. 28 Haziran günü olayla ilişkili 13 kişi gözaltına alınmıştır, bunlardan 3’ü Uygur’dur. 10 Ekim 2009’da Shaoguan savcılığı üç Uygur ve dört Çinliye dava açmış; Çinlilerden birine idam cezası verilmiş, bir kişi yedi, diğer iki kişi ise altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Uygurlardan Yarmemet İsmail ve Osmancan Ubul’a altışar yıl, Yusufcan Turdi’ye ise beş yıl hapis cezası verilmiştir. Bu üç Uygur’un itirazı 28 Ekim 2010’da Guangdong eyalet mahkemesi tarafından reddedilmiş ve hükmün devamına karar verilmiştir.
Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği’ne (ETHR) röportaj veren Doğu Türkistanlı Uygur genç Abdurahman Satuk Shaoguan olayı hakkında bildiklerini şu şekilde anlatmıştır:
“2009 yılında 21 yaşındaydım ve Urumçi’de bir ayakkabı mağazası işletiyordum. 26 Haziran 2009 tarihinde Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrinde çalıştırılmak için zorla götürülen Uygurların Çinliler tarafından gece boyunca dövülerek vahşice öldürüldüğü haberini duydum. Hemen sonra olayla ilgili görüntüleri QQ, Youku(优酷), Selkin ve Diyarım gibi web sayfalarından da izledim. Uygurlar olarak Çin Hükümetinin olay ile ilgili bir açıklama yapmasını bekledik ama hükümet sanki hiçbir şey olmamışçasına herhangi bir açıklama yapmadı. Shaoguan’de Çinliler tarafından dövülerek öldürülen Uygurların trajik videoları internette paylaşıldıktan sonra hiç kimse suskun kalamadı. Öldürülen masum Uygurların hakkının aranması, Çin hükümetinin bir açıklama yapması ve olaya karışan Çinlilerin cezalandırılması talepleriyle bir protesto düzenleneceğini QQ ve diğer sosyal medya platformlarında yapılan duyurularda gördüm ve 5 Temmuz günü ben de protestolara katıldım.”

26 Haziran Shaoguan şehrindeki bir fabrikada zorla götürülen Uygur işçilerin Çinliler tarafından dövülerek öldürüldüğü haberi gençlerin arasında çok büyük tepki yaratmıştır. Olayın videoları QQ üzerinden yayılmış ve 3 Temmuz’dan 5 Temmuz’a kadar olayla ilgili herhangi bir resmî açıklama yapılmamıştır. Uygur Türkçesinde yayın yapan “Anadilim”, “Diyarim” ve “Selkin” gibi web sitelerinde hükümetin herhangi bir açıklama yapmaması ve Uygurların öldürülmesinin sebebi üzerine ateşli tartışmalar yapılmış ve 5 Temmuz günü Urumçi Halk Meydanı’ında toplanarak hükümeti açıklama yapmaya zorlama fikri ortaya çıkmıştır.
2009’da Urumçi’de bulunan, ancak bugün Türkiye’de yaşayan Abdurrahman Abduhelil, 26 Haziran’da Shaoguan’daki fabrikada Çinlilerin Uygurları darp ettiği ve üzerlerine idrarlarını yaptığı görüntülerini internet üzerinden izlediğini ve arkadaşlarından 15 kişinin öldürüldüğünü duyduğunu belirtmiştir. Abduhelil 5 Temmuz’da Şebnem, Diyarim, Selkin, İntizar gibi web sitelerinin profillerinde siyah renkle “Yastayım” yazıldığını ve sosyal medya üzerinden kendini Uygur hisseden herkesin 5 Temmuz saat 17:00’da Halk Meydanı’nda toplanması gerektiği duyurusunun yapıldığını aktarır.

saldırma görüntüleri
2.2. Katliam Nasıl Başladı ve 5 Temmuz Günü Neler Yaşandı?
Abdurrahman Satuk, 5 Temmuz 2009 günü Urumçi’de katliama şahit olanlardan sadece biridir. Urumçi’de Milliyet Caddesi’nde küçük bir ayakkabı dükkânı işleten Satuk, ETHR’ye verdiği röportajda protestonun Urumçi Halk Meydanı’nda başladığını, ellerinde Çin bayrakları taşıyan göstericiler Cenubi Kovuk’taki Hantengri Camisi’ne yaklaştığında arkadaşı ile onlara katıldığını belirtmiştir. Satuk’un verdiği bilgilere göre protestocular “Bize adalet gerek!” sloganıyla caddelerde yürüyüş yapmış, Çin Tarım Bankası’nın önüne vardıklarında karşı taraftan Çin polisi tarafından durdurulmuşlardır. Polisler grubun dağılmasını istediğinde genç bir kız “Hayır, dağılmayacağız. Bizim Uygurlarımız öldürüldü. Bu olay (Shaoguan katliamı) hakkında bir açıklama yapılmalı. Masum Uygurları öldüren Çinliler cezalandırılsın. Kanunda belirlenen cezalar uygulansın!” diyerek karşılık göstermiştir. Ancak bu genç kız polisler tarafından dövülmüştür. Ardından öfkelenen kalabalık polislere doğru ilerlemiş, ancak At Pazarı Caddesi’nin girişindeki Barçuk lokantasının önünündeki yollar polisler tarafından kesilmiştir.Çin polisleri Rabiye Kadir AVM, Sübhi AVM yakınlarına mevzilenmiş; protestocular ilerledikçe polisler geri çekilmek zorunda kalmıştır. Saat 16:30 civarında kalabalık daha da artmıştır. Namaz kılmak ve dükkanını kapatmak için geri dönen Abdurrahman Satuk, işini bitirip tekrar dışarı çıktığında trafiğin durdurulduğunu, Sübhi AVM’in önünde polislerin Uygurları göz altına almaya başladığını belirtir. Bunu üzerine herkes dağılmış, durumu anlayan Abdurrahman Satuk ise dükkânına dönmüş ve kapıyı kilitleyip dükkânın içinde kalmıştır.



Abdullah Yunus’un ETHR’ye verdiği bilgilere göre 5 Temmuz günü saat 12:00-13:00 civarında insanlar Urumçi Halk Meydanı’nda toplanmaya başlamıştır. İşte olduğu için protestoya katılamayan Yunus, saat 17:00 civarında Dönkövrük’ten geçerken asker ve polislerin protestocuları dövdüklerini gördüğünü belirtmiştir. Gündüz vaktinde polisler tarafından silahlı müdahale olmamış fakat akşam saat 19:00’dan sonra sokaktakilere ateş açılmaya başlanmıştır. O gece Yunus’un evine yakın iki özel hastaneye çok sayıda ölü ve yaralı Uygur getirilmiş; Urumçi’de sokağa çıkma yasağı ve olağanüstü hal ilan edilmiştir.

5 Temmuz Katliamı’nın bir diğer şahidi Abdurrahman Abduhalil, protestonun olduğu gece Urumçi sokaklarında tankların ve zırhlı araçların olduğunu ETHR’ye anlatmıştır. Protestonun olacağını Çinlilerin başından beri bildiğini, ancak olaya sert bir şekilde müdahale etmek için beklendiğini ve Urumçi’deki At Beygesi Meydanı’nda kanlı olayların olduğunu anlatmıştır.
At Beygesi Meydanı bölgesi Urumçi’de Uygurların kalabalık olduğu bir bölgedir Protestoya katılanların yarısına yakını buradaydı ve diğer yarısı Urumçi Halk Meydanı’ndaydı.Ben de bu meydandaydım. Akşam namazı vakti girdiğinde At Beygesi Meydanı’nın diğer tarafındaki askerî üsten 200’den fazla asker bağırarak caddeye indi. Biz korkmadan orada bekledik. Askerlerin öndeki 3 safına Uygur askerleri, arkalarına ise Çinli askerleri dizmişlerdi. Başta havaya ateş ederek dağılmamızı istediler. Biz de dağıldık. Saat 19:00’da askerler ve polisler evleri aramaya ve vücudunda ufak bir yara olanları gözaltına almaya başladı. O bölgede bir kesimhane vardı, orada çalışanların giysilerinde ufak bir kan lekesi olanları dahi götürdüler. Mahalledeki 200’den fazla insanı muhtarlık binasının önüne toplayarak iç çamaşırları kalana kadar soyduktan sonra 3 adet 70’nolu otobüse bindirip götürdüler.

olduğu bölgeleri gösteren harita
Olayın şahidi Enver Memet, ETHR’ye verdiği mülakatta 5 Temmuz günü insanların sadece 26 Haziran Shaoguan’de yaşanan katliam için Çin devletinden açıklama talep etmeye çıktığını söylemiştir. Memet’in aktardıklarına göre 4 Temmuz günü İşçiler Vakit Gazetesi’nin muhabiri Gayret Osman yetkililerin olay hakkında açıklama yapması üzerine bir yazı kaleme almış, ancak Çin Hükümetinden hiçbir açıklama gelmemiş. Katliamdan sonra Gayret Osman 5 Temmuz günü yaşananlar hakkında Hong Kong “Dazhong Bao” gazetesine röportaj verdiği için 15 senelik hapis cezasına çarptırılmış. Onun şahit olduğu diğer bir olay ise 5 Temmuz günü, annesi Uygur babası Pakistanlı olan 17 yaşındaki bir çocuğun sadece birinin öldürüldüğünü gördüğü ve o anı kameraya kaydettiği için tutuklanmasıdır. Lise son sınıf öğrencisi olan bu çocuk hapisteyken öldürülmüş. Babası şikâyette bulunsa bile sonuç alamamış. Pakistan’a dönmüş ve Pakistan Çin büyükelçiliği önünde günlerce beklemiştir.

5 Temmuz günü saat 17:30’dan itibaren Doğu Türkistan’daki internet erişimi ve telefon sinyalleri kapatılmıştır. Akşam saatlerinden itibaren polisler önce gaz bombaları atmaya başlamış ardından gerçek mermilerle insanlara ateş açmıştır. Abdurrahman Abduhalil’in verdiği bilgilere göre, 6 Temmuz sabahı At Beygesi Meydanı mahallesinden komşusu olan bir kadın ağlayarak beş oğlunun öldürüldüğünü, sadece Bulakbaşı’ından Ak Mescit ve Dönkövrük’e kadar, kısa bir mesafede öldürülen Uygurların 200’den fazla olduğunu, bunların çoğunun da genç erkekler olduğunu anlatmıştır.

2.3 7 Temmuz: Çinlilerin Uygur Avı
Tanıkların anlattıklarına göre 5 Temmuz gecesi sokak ışıkları söndürülmüş ve ateşli silah sesleri gece boyunca durmamış, ertesi sabah sokaklar ve caddeler suyla yıkanmıştır. O günden itibaren polisler özellikle Ak Mescit, Büyük Bazar gibi Uygurların yoğun yaşadığı bölgelerde gördüğü her Uygur’u gözaltına almaya başlamıştır. Önceden kalabalıktan yürümenin bile zor olduğu bu sokaklarda ve caddelerde hiç kimse kalmamıştır. Hatta devlet kurumlarında çalışan Uygurlar da gözaltına alınmıştır.
Bir arkadaşının evine sığınan Abdurrahman Abduhalil, akşam saatlerinde Çin polislerinin apartmana gelerek Çinli sivillerin ellerinde sopa ve kesici aletlerle Uygurları dövmek için sokaklara çıktığını, Uygurların kendilerini savunmaları gerektiğini, site girişinde beklemeleri ve siteye girmeye çalışanları engellemelerini söylediklerini belirtmiştir. Polisler gittikten sonra sitedeki Uygur erkekler aşağı inmiş ve girişte beklemişlerdir.
Abdullah Yunus’un ETHR’ye anlattıklarına göre 7 Temmuz’dan itibaren göçmen Çinliler Uygurlara saldırmaya başlamıştır. Çinlilerin kaldığı mahallelere yakın bölgelerde lokanta, fırın ve başka işletmeleri olan Uygur esnafları döverek öldürmüşlerdir. Abdullah Yunus radyodan Urumçi ÇKP sekreterinin Halk Meydanı’nda Çinlilere yaptığı konuşmasında göçmen Çinlileri koruyacağını, bu tarz olayların gerçekleşmesine müsaade etmeyeceğini dinlemiştir. Bundan cesaretlenen Çinliler 9 Temmuz’a kadar Uygurları öldürmeye devam etmiştir.
Tanık Enver Memet, eşini Tıp Üniversitesi Hastanesi’ne götürdüğü 6 Temmuz günü şehrin hiçbir şey olmamış gibi sakin olduğunu belirtmiştir. Ancak öğleden sonra ÇKP’nin Doğu Türkistan Genel Sekreteri Wang Lechuan TV ve radyolarda Uygurlara acımamak gerektiğini söyledikten sonra, 7 Temmuz günü Çinliler sokaklara dökülmüştür. Enver, ikamet ettiği Könçi mahallesine yaklaşık yüz Çinli göçmenin saldırmaya geldiğini; Uygur kadınların evlerin kapısında, erkeklerin mahalle sokaklarında nöbet tuttuğunu ifade etmiştir. Mahalleye gelen Çinlilerin saçlarının asker tıraşı olduğunu ve komuta işaretleri yaptıklarını belirten Memet, bu kişileri sıradan halk olduğundan şüphelendiğini ve daha çok özel kuvvete benzediğini belirtmiştir.

Genel Sekreteri Wang Lequan
Enver Memet, ETHR’ye 7 Temmuz’dan itibaren Çinliler tarafından öldürülen Uygurların sayısının oldukça fazla olduğunu aktarmıştır. Olay günü ile ilgili bilgi veren Memet, mahallesindeki bir Uygur bakkalın 7 Temmuz sabahı durumdan habersiz bir şekilde meyve-sebze haline gittiğini, sonradan Çinlilerin saldırılarını öğrenerek bir camide saklandığını, bir süre sonra birlikte saklandığı kişilerle camiden çıktığını ancak mahallesine yaklaşınca Çinliler tarafından dövülerek öldürüldüğünü anlatmıştır. Enver Memet, Çinlilerin nöbet tutan bir Uygur polisi gördüklerini ve Çinli polislerden Uygur polisin üniformasını çıkartmasını ve onu öldürmek istediklerini söylediğine de şahit olmuştur. Memet, yine 7 Temmuz günü Milliyet Caddesi’nde bir esnafın torununun Çinlilerin saldırısına karşı koymaya çalışırken Çinli polisler tarafından vurularak öldürüldüğüne ve 8 Temmuz’da Hantengri Camisi’ni yıkmak için 50-60 bin Çinlinin geldiğini ama amaçlarına ulaşamadan geri döndüklerine de şahit olmuştur.


ETHR olarak tanıklarla yaptığımız mülakatlardan 5 Temmuz günü meydana gelen protestonun hiçbir grup ya da şahıs tarafından planlanmadığını, sadece 26 Haziran günü Shaoguan oyuncak fabrikasında Çinliler tarafından öldürülen Uygurların hakkını savunmak, adaletin yerini bulmasını talep etmek dışında bir amaç olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Çin yönetiminin protestoları önleyebilecek istihbarat ve polis gücüne sahip olmasına rağmen olayların büyümesini beklediği hatta olayları provoke ettiği, böylece bu olayları Uygur gençleri ayıklamak için kullandığı açıkça anlaşılmaktadır. Hatta 7 Temmuz günü Çinli göçmenleri organize bir şekilde Urumçi’deki Uygur mahallelerine baskın yaparak çok sayıda insanın öldürülmesine açıkça teşvik ettiği ve göz yumduğu da ortadadır.
Tanık Abdurrahman Satuk, Bulak Başı’nda ikamet eden arkadaşının Çinliler tarafından bıçaklandığını ve ağır yaralandığını aktarmıştır. Çin yönetimi olayda yaralananlara tazminat ödeyeceğini açıkladıktan sonra, tazminat için başvurmaya gittiğinde tutuklanmış; ailesinin yüksek miktarda para harcamasıyla zor bir şekilde kurtulabilmiştir.
7 Temmuz günü ellerine bıçak, sopa, tuğla gibi yaralayıcı aletler taşıyan göçmen Çinliler, Urumçi sokaklarını kan gölüne çevirmiş, bu sırada Çin polisi ortadan kaybolmuştur. Urumçi 5. Ortaokulun müzik öğretmeni, Uygurlar tarafından çok sevilen şarkıcı Mirzat Alim, arabasında göçmen Çinliler tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür.

sanat öğretmeni Mirzat Alim
Abdurrahman Satuk, katliam sırasında “öldürülen Uygurların sayısının en az 10.000 tutuklanarak kaybolanlarınsa sayılarının ölenlerden daha fazla olduğu” haberlerinin dolaştığını aktarmıştır. Katliam sırasında ya da daha sonraki dönemlerde bağımsız araştırmacıların olayı araştırması Çin makamları tarafından reddedildiği için 5 Temmuz katliamından 2010 yılının başlarına kadar devam eden tutuklamalarda kaç kişinin öldürülüp kaç kişinin kaybolduğu bilgisi sadece Çin arşivlerinde bulunmaktadır.
2.4. Katliamdan Sonra Çin’in Politikaları
Çin makamları 5 Temmuz’u büyük bir ihtilal ve terör eylemi olarak lanse etmiştir. Bunun için protestosunun yurt dışındaki Uygurlar tarafından organize edildiği haberlerini yaymaya başlamıştır. Gazete manşetlerine 5 Temmuz protestosunu yurt dışındaki bölücü Uygurların planladığına dair haberler yayınlanmıştır. Protestoya katılanların ise terörist ve Çin devletine karşı gelen vatan hainleri olduğu propagandası yayılmıştır. Vücudunda ufak bir yara tespit edilen kim varsa protestoya katıldığı gerekçesiyle iddianame hazırlanarak 20-25 yıllık hapis cezasına çarptırılmış, çok sayıda insan için yakalama kararı çıkartılmıştır.

Abdurrahman Satuk’un ETHR’ye anlattıklarına göre 5 Temmuz günü MOBESE kameralara yakalanan tüm Uygurlar tutuklanarak 15-18 senelik hapis cezasına çarptırılmıştır. Satuk’un dükkanının yanında demircilik işi yapan bir genç olayla hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen kamerada gözüktüğü için tutuklanarak 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Berberlik yapan bir başka Uygur genç de sadece kamerada gözüktüğü için 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Abdurrahman Abduhalil, olaylardan birkaç sene sonra tutuklanan arkadaşlarını görmek için hapishaneye gittiğinde arkadaşlarının çoktan konuşma yetisini kaybettiğine şahit olmuştur.
Tanık Abdullah Yunus, ETHR’ye 5 Temmuz Katliamı’ndan sonra Doğu Türkistan’da aşırı baskıcı politikaların geniş çapta uygulandığını, çalıştığı işyerinden iki gencin ortadan kaybolduğunu anlatmıştır. Verdiği bilgilere göre katliamdan sonra Urumçi’de Uygurların yaşadığı mahallelerin giriş çıkışları silahlı askerler tarafından kapatılmış ve dışarıya çıkmak 10 gün boyunca yasaklanmıştır.
Tanık Enver Memet, 5 Temmuz olaylarına karıştığı iddiasıyla fişlenen insanların işe alımının yasaklandığını ifade etmiştir. Sadece protestoya katılanlar değil şüpheli olan insanların arkadaşları da fişlenmekten kurtulamamıştır.

5 Temmuz’dan sonra Doğu Türkistan’ın tüm illerinde Çinli asker ve polisler aylarca gövde gösterisi yapmış, televizyonlarda Çin’e karşı gelenlerin akıbetlerinin çok kötü olacağına dair tehdit makaleleri okunmuştur.

Eylül 2009’da Urumçi’ye döndüğünü anlatan Abdurrahman Satuk, Urumçi’de sokakların bomboş olduğunu ve Doğu Türkistanlıların Urumçi’de kalabilmeleri için oturma izni almalarını gerektiğini belirtmiştir. Olaylardan sonra Urumçi’de kimlik kontrol noktaları çoğaltılmış ve zırhlı araçlar durmadan sokakları özellikler Uygurların toplandığı bölgeleri siren sesi çalarak dolaşmaya başlamıştır. Üstelik göçmen Çinlilerin Uygurlara karşı tutum ve tavırları oldukça kötüleşmiştir.

bitene kadar bu şekilde bekletiliyor, Temmuz 2009
5 Temmuz’dan sonra Çin devlet medyası Uygurlar hakkında kara propaganda kampanyası başlatmıştır. Çin genelinde yürütülen bu kampanyada Uygurların bölücü, katil oldukları açıkça ifade edilmiştir. Bu sebeple Uygurlar gittikleri yerlerde farklı muameleye maruz kalmışlardır. Çin genelinde Uygurlara çok sıkı bir baskı uygulanmıştır. Çin’in resmî televizyon kanallarında sadece 5 Temmuz günü Çinli polislere direnen Uygurların ve olay sırasında yaralanan sivil Çinlilerin videoları tekrar tekrar izletilmiştir. 6 Temmuz günü Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi hükümetinin reisi Uygur asıllı Nur Bekri, Shaoguan olayı hakkında açıklama yaparak Şebnem, Selkin, Diyarim gibi Uygurların işlettiği internet sitelerini suçlamıştır. Ardından Selkin adındaki web sitesinin sahibi Gülmire İmin müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu tarafından listeye alınan Gülmire İmin, 24 Ocak 1977’de Doğu Türkistan’ın Aksu ilinde doğmuştur. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Urumçi’de ikamet eden Gülmire, Tanrıdağ Belediyesi Riyue Xingguang Mahalle İdaresi müdür yardımcısı olarak çalışmıştır ve Uygurca “Selkin” web sitesinin kurucusudur. 5 Temmuz 2009 Urumçi Katliamından sonra suçlanarak göz altına alınmıştır. BM’ye gönderdiği açıklamada Çin Hükümeti, Gülmire İmin dâhil Uygur web sayfası yöneticilerini sosyal ağ aracılığıyla olayı duyurmakla suçlamıştır. 5 Temmuz Katliamını organize etmek suçlamasıyla Gülmire İmin, müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.

5 Temmuz Urumçi katliamından sonra Çin makamları Doğu Türkistan’daki temel siyasi söylemlerini devam ettirirken daha önceki yumuşak söylemlerinin tamamını değiştirmiştir. Çin’e karşı gelmenin büyük bir suç ve aptallık olduğunu açıkça ifade eden manşetler yayımlanmıştır. Urumçi protestolarıyla Çin, Uygurların baskı ve zulümlere karşı nabzını ölçmüş ve Uygurların kolay asimile olmayacağı kanaatine varmıştır. 2009 senesi Eylül ayına kadar Urumçi’de Uygurlara yönelik faili meçhul cinayetler ve ölüm vakaları devam etmiştir. Çinliler arasında Uygurlara karşı nefret söylemleri ve mafya örgütlerinin suikastları hat safhaya ulaşmıştır.
5 Temmuz Katliamı’ndan sonra ÇKP yönetimi Doğu Türkistan’daki Çinli yöneticilere yönelik büyük bir görev değişikliğine gitmiş, suçu eski yöneticilere artarak yeni parti yöneticilerini göreve getirmiştir. Tam 15 yıl 7 ay Doğu Türkistan’ı yöneterek “Xinjiang Kralı” adını almış; rüşvet, kanunsuzluk ve yolsuzluk konusunda nam salan ÇKP Doğu Türkistan Sekreteri Shandong’lu Wang Lequan (王乐泉) ÇKP merkez siyasi bürosunun başkan yardımcılığına atanmıştır. 5 Eylül 2009 tarihinde ÇKP genel merkezinin onayıyla günümüzdeki toplama kamplarının ideolojik mimarlarından biri olan Zhu Hailun (朱海仑) ÇKP Xinjiang komitesi Urumçi şehri genel sekreterliği görevine atanmıştır. Zhu Hailun göreve geldikten sonra Uygurlara daha sert ve özellikle de mahremiyet alanlarına müdahale edilmesi gerektiğini savunarak ÇKP’nin Doğu Türkistan politikasının belirlenmesinde önemli bir konuma gelmiş; 5 Temmuz katliamı Zhu Hailun için sıçrama tahtası olmuştur.
Katliamdan sonra Urumçi’de Uygurların yoğun olarak ikamet ettikleri mahallelere muhtarlık statüsünde özel kontrol ofisleri kurulmuş ve bu kontrol ofislerine 1500’den fazla kişi görevlendirilmiştir. Bu uygulamayla birlikte Çin temel politikalarında daha sert uygulamalara giderken 2013 yılından sonra geniş çapta tutuklamalar başlamış ve 2017 senesi kurulması planlanan toplama kampları için çalışmalar başlatılmıştır.

Çin, 2009 Urumçi katliamından sonra Doğu Türkistanlı gençleri Çin’e işçi olarak göndermeye devam etmiştir. 2019 yılında Xinjiang İnsan Kaynakları ve Sosyal Güvenlik Kurumu (新疆维吾尔自治区人力资源和社会保障工作会议) toplantısında bölgedeki 2 milyon 700 bin kişinin gönderilmesinin planlandığı ortaya koyulmuştur. Bu toplantıda 2018 yılında 2 milyon 805 bin kişinin işçi olarak gönderildiği, bununla yıllık hedefin %103,89 olarak tamamlandığı ve gönderilen işçi sayısının rekor seviyeye ulaştığını belirtilmiştir. Bu işçiler çoğunlukla Doğu Türkistan’ın Kaşgar, Hotan, Aksu ve Kızılsu bölgelerindendir. 2017 senesinden sonra Doğu Türkistan’dan götürülen işçiler kölelik sistemine tabi tutularak askerî disiplin içinde zorla çalıştırılmaktadır.
2.5. Uluslararası Tepkiler
Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Urumçi’de yaşanan olayları “adeta soykırım” olarak nitelendirmiş ve olaylar hakkında şunları söylemiştir:
- “Yüzlerce insanın öldürüldüğü ve bini aşkın insanın yaralı olduğu bir olay, adeta bir soykırımdır. Herhalde başka bir kelime ifade etmez. Bunu hem bir soydaş olarak hem aynı değerleri paylaşan insanlar olarak söylemek durumundayız. Bir taraftan evrensel değerleri konuşacağız, insan haklarını konuşacağız, öbür taraftan bunlara seyirci kalacağız; bu olacak iş değil.”
Başbakan’ın bu açıklamalarından sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan “Çin’in iç işlerine karışmıyoruz” açıklaması da gelmiştir. İtalya dönüşü Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen basın toplantısında farklı iki açıklama hakkındaki soruya Başbakan Erdoğan şu şekilde yanıt vermiştir:
“Kullandığım ifadeyi bilerek, inanarak kullanıyorum. Dışişleri’ndeki arkadaşlar benim ifademin dışında bir ifadeyi kullanamaz ve kullanmamışlardır. Burada bir yanlışlık olabilir. Şu anda Çin’deki bu olay adeta soykırımdır. Bunu daha farklı şekilde yorumlamanın bir anlamı yok. Biz Çin’in toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu hep söylemişizdir. Ama oradaki soydaşlarımızın da hukukunun korunmasını her zaman bizler talep etmişizdir.”
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Qin Gang, (秦刚) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın olaylarla ilgili açılmasının akla ve mantığa uymadığını söyleyerek eleştirmiş ve olayda ölenlerin çoğunun Çinliler olduğunu savunmuştur. Üstelik Çin’in resmî gazetesi China Daily, Erdoğan’ın sözlerinin “sorumsuzca” ve “temelsiz” olduğunu belirterek Erdoğan’ın bu sözlerinden dolayı özür dilemesi istemiştir.
Çin resmi haber bülteni Xinhua Net’de “Türkiye, Çin Hükümetinin Urumçi olayına sebep olanları adalete teslim etmesini umuyor” başlıklı bir haber yayımlamıştır. Haberde Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından 6 Temmuz’da olayla ilgili açıklama yapıldığı ve açıklamada Çin Hükümetinden olayın faillerini adalete teslim etmesini umduğu yazılmıştır.
17 Temmuz 2009 Çin’in Sohu Haber Bülteni’nde yayımlanan “Türkiye Başbakanı yalanlarından sorumludur.” başlıklı haberde Başbakan Erdoğan’ın “soykırım” yorumu ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Haberde diasporadaki Han Çinlilerinin tehditlere maruz kaldığını ve bunun sorumlusunun Erdoğan olacağı yazılmıştır. Hitap bu şekildedir:
“Soykırım” yalanlarıyla masum Çinliler veya diğer ülkelerin masum sivilleri zarar görürse, bunun getirdiği her damla kandan Erdoğan sorumlu tutulmalıdır.
Uluslararası Af Örgütü, Çin Hükümetine olayla ilgili “tarafsız ve bağımsız” soruşturma çağrısında bulunarak “görüşlerini barışçıl bir şekilde ifade ettikleri ve ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini kullandıkları” gerekçesiyle gözaltına alınanların serbest bırakılması ve diğerlerinin adil yargılanmalarının sağlanması gerektiği de ortaya konulmuştur.
Human Rights Watch, Çin Hükümetinin bölgedeki politikalarla, olaylarla ilgili bağımsız Birleşmiş Milletler soruşturmasına izin vermesi gerektiğini bildirmiştir. Ayrıca, Çin’in protestolara yanıt verirken uluslararası normlara saygı göstermesi ve yalnızca orantılı güç kullanması gerektiğini de dile getirmiştir.
Çin Hükümeti, Cezayir’deki vatandaşlarını El Kaide’den Doğu Türkistan’da uyguladığı baskıya misilleme olarak gelebilecek olası saldırılar konusunda uyarmıştır.
2.6. Devam Eden Soykırım
5 Temmuz Katliamı, Çin Hükümetince yurt içindeki ve yurt dışındaki terör güçlerinin iş birliği neticesinde ortaya çıkan sabotaj ve şiddet olayı olarak propaganda edilmekte ve temel hak ve hürriyetleri talep etmekten başka niyeti olmayan Doğu Türkistanlılar terörist, İslâmcı veya bölücü olarak nitelendirilmektedir. Oysaki olayın nedeni Doğu Türkistanlı gençlerin, özellikle genç kızların zorla Çin’e götürüldüğü ve insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmalarıdır.

5 Temmuz Urumçi Katliamı’ndan sonra Çin Hükümeti tüm Doğu Türkistanlıları potansiyel terörist olarak nitelendirmiş ve terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistanlılara yönelik gözaltı ve baskıları artırmıştır. 5 Temmuz Urumçi protestoları, Doğu Türkistan’daki soykırım için yıllarca malzeme olarak kullanmıştır. Doğu Türkistan’da insanların inancını en büyük engel olarak gören Çin, Urumçi olaylarında da halkın inançları yüzünden protestoya katıldığını düşünmüştür. Bu sebeple 2010 yılından itibaren ibadet yerlerine kısıtlamalar artarken, ibadet özgürlüğü kısıtlanmaya devam etmiştir. 2013 yılında “teröre karşı sert darbe” politikasıyla polislere serbestçe ateş etme yetkisi verilirken 2014 yılının sonunda Aşırılığın 75 Belirtisi adı altında bir liste yayımlanarak dinî ibadetler tümden yasaklamıştır. 2017 senesinden itibaren ise Nazi tarzı toplama kampları politikasını yürürlüğe sokan Çin yönetimi, milyonlarca insanı toplama kampına almıştır. Doğu Türkistanlıların dinî inançlarının yanında kültürel miraslarının yok edilmesi için de kasıtlı ve sistematik faaliyetler başlatılmıştır. Müslümanlara ait türbeler, mezarlıklar yok edilirken 2017 yılından sonra yaklaşık 16 bin cami “tekrar onarım” bahanesiyle tamamen ortadan kaldırılmış veya İslami tarzdaki mimari ve sembollerden arındırılarak tahrip edilmiştir. 2017 senesinden itibaren Doğu Türkistanlıların dine veya geleneklere göre evlenmeleri ve cenaze törenleri düzenlemeleri yasaklanmıştır. Doğu Türkistanlıların Ramazan ve Kurban Bayramı, Nevruz Bayramı gibi dinî ve geleneksel bayramları yasaklanırken, Çinlilerin geleneksel bayramlarını
kutlamaya, domuz eti yemeye ve içki içmeye zorlanmaktadırlar. Genç Doğu Türkistanlı kızlar Çinli erkeklerle evlenmeye zorlanırken aynı zamanda zorla doğum kontrolüne ve kürtajlara tabi tutulmaktadır. “İkiz Akraba” projesiyle 1 milyonu aşkın Çinli memur, Doğu Türkistanlı ailelerin evlerine yerleştirmekte ve aile mahremiyeti yok edilmektedir. Uygur Türkçesi tüm okullarda, devlet kurumlarında ve sosyal alanlarda yasaklanmıştır. Kauishou (快手) gibi Çin menşeli sosyal paylaşım uygulamaları, Uygur Türkçesi alfabesi ile yayınlanan tüm içeriklere paylaşım engeli koymaktadır. Doğu Türkistan’da 300’ü aşkın aydının yanı sıra çok sayıda din adamı, tüccar, sanatkar ve toplumun önde gelenleri her türlü suçlama ve iftiradan dolayı tasfiye edilmekte, suçsuz yere toplama kamplarına gönderilmekte veya hapse atılmaktadır. Toplumun geri kalan kısmı ise gece-gündüz demeden her türlü zorlu işte çalışmakta, Çin propagandalarını öğrenmekte, birbirlerini ihbar etmek için teşviklere maruz kalmaktadır. 2 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı çocuk ise küçük yaştan itibaren ebeveynlerin elinden zorla alınarak yetimhanelere ve yatılı okullara yerleştirilmektedir. Buralarda komünist düşüncelerle beyinleri yıkanmakta, Çin düşünce değerleri ve kültürü ile yetiştirilmektedir.
Sonuç
5 Temmuz Urumçi katliamı Doğu Türkistan’ın modern tarihinin dönüm noktasıdır. ÇKP yönetimi Doğu Türkistan’ı ele geçirdiği tarihten bu yana sürekli olarak yapageldiği ulusların barışı, sosyalist milliyetler politikası, azınlıkların hak ve hukukunun korunması, hukukun üstünlüğü ilkesi propagandalarının 5 Temmuz katliamıyla birlikte çökmüş olduğu ortaya çıkmıştır. Doğu Türkistanlılar da meselenin temelinde yatan problemin topraklarının işgal edilmesi olduğunun farkına varmıştır. Çin devleti ve Çin ideolojisinin düşmanca tavrının tarih boyunca devam ettiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu tarihten sonra Çin’in bütün yumuşak söylemleri inandırıcılığını tamamen kaybetmiş ve Çin yönetimi de bu söylemlerinin yerine sert uygulamalar getirmeye başlamıştır. Doğu Türkistanlılar açısından Çin yönetimi güvenilirliğini ve meşruiyetini tamamen kaybetmiş; Han Çinlileri ile Uygur Türkleri arasında büyük bir uçurum meydana gelmiştir.
2010 senesi Mayıs ayında Pekin’de 5 Temmuz’u konu eden Xinjiang Çalışma Formu yapılmıştır. Toplantıda Doğu Türkistan’daki meselelerin temelinde ekonomik geri kalmışlığın yattığı, ekonominin kalkınması halinde problemlerin çözüleceği, ortada hiçbir etnik mesele ya da politik hata olmadığı ortaya konularak, Kaşgar ve Korgas serbest ticaret bölgesi ilan edilmiştir. Daha çok Uygur Türkünün Çin’e götürülüp “istihdam” edilmesi gerektiği, bölgeye daha çok Çinli göçmen getirilerek bölgenin kalkındırılması gerektiği gibi hususlar gazete manşetlerinde yer almıştır. Muhalif hareketlerin ise en sert biçimde bastırılması gerektiği vurgulanmıştır. Özellikle Kaşgar’ın kalkınması planı çerçevesinde büyük inşaat şirketleri Kaşgar’a girmiştir. Ancak devam eden süreçte esas amacın Uygur Türklerinin yoğun yaşadığı geleneksel Türk-İslam mimari yapılarının yıkılması olduğu ortaya çıkmıştır. Yüzlerce yıllık tarihî dokuya sahip Kaşgar’daki mahalleler zorla yıkılmaya başlanmıştır.
ÇKP yönetimi bütün olaylarda olduğu gibi meselenin altında yatan tarihî, politik, etnik, siyasi ve ekonomik nedenleri görmezden gelmiştir. Bunlar Çin’in geleneksel ulus anlayışı ve bu anlayışın komünist otoriter rejimin birleştirilmesi ile ilgilidir. Çin’in geleneksel ulus ve devlet düşüncesine hâkim olan “benden olmayanın niyeti kötüdür” anlamına gelen 非我族类、其心必以 deyimi Çinlilerin ötekine bakışını izah etmektedir. Buna ilaveten komünizm ve Çin tarzı demokrasi anlayışındaki otoriter yapı, ülkede yaşayanları halk ve düşman olarak ikiye ayırmıştır. Çin’in devlet anlayışına göre Çinli olmayan herkes potansiyel düşmandır. Bu bağlamda ÇKP’nin politika ve düşüncesine aykırı her düşünce ve hareket doğal olarak düşman ilan edilip yok edilebilmektedir. ÇKP’nin ileri sürdüğü Marksist devlet anlayışı ve ulus düşüncesi teorisinde de komünizmin insanlığın geldiği en adil ve son düzen olduğu, sosyalist bir ülkenin komünizme kavuşmasının önce farklı etnik grupların yok olması ve bütünleşmesi, farklılıkların ortadan kalkması ile mümkün olacağı, ulus kavramının ve düşüncesinin yok olacağını ileri sürmektedir. Bu yüzden 5 Temmuz protestoları Çin devleti tarafından asla kabul edilemez ve sert bir şekilde bastırılması gereken olaylardır.
Aynı zamanda 5 Temmuz Doğu Türkistan’ın 1949 senesi ÇKP ordusu tarafından işgal edildikten sonra en büyük sivil hak arayışıdır. Çin, Doğu Türkistanlıların ideolojik yapısını değiştirmeye ve korku rejimi ile dayanışma ruhunu baltalamaya çalışsa bile, 5 Temmuz günü sokaklara dökülen insanlar Çin’in beklediğinden daha fazlaydı ve insanlar hak ve hukuku aramakta kararlıydı. Sosyal medyada örgütlenmiş olması ve modern haberleşme ağlarının etkin olarak kullanılmış olması da Doğu Türkistanlıların günümüz dünyası teknolojilerine ayak uydurma arzusunu açıkça ortaya koymuştur. Protestoya katılanlar her ne kadar hak ve hukuk arayışlarında başarı elde edememiş olsalar da bu protesto Uygurlar arasındaki dayanışma ruhunu daha da artırmıştır. 2013 senesi Hotan’ın Kiriye nahiyesinde kış aylarında büyük bir deprem yaşanmış, bunun üzerine Uygurlar kendi aralarında bir sosyal seferberlik başlatmıştır. Çin’in engellemelerine rağmen çok sayıda insan afet bölgesine yardım malzemeleri ulaştırmayı başarmış ve bu dayanışma ruhu tüm Doğu Türkistan’da açıkça hissedilmiştir. 5 Temmuz’da sokaklarda öldürülen ve kaybolan çok sayıda insan Doğu Türkistanlıların gözünde birer kahraman olarak her zaman anılmıştır.
Kaynakça
Aktan, Sertaç, “Rapor: Zorla doğum kontrolü ve kısırlaştırma ile Uygur nüfusu azaltılıyor”, euronews, 2020 <https://tr.euronews.com/2020/08/03/rapor-zorla-dogum-kontrolu-ve-k-s-rlast-rma-ile-uygur-nufusu-azalt-l-yor>
Amnesty International, China’s anti-terrorism legislation and repression in the Xinjiang Uighur Autonomous region |, Amnesty International, 2002 <https://www.amnesty.org/en/documents/ASA17/010/2002/en/> [Erişim Tarihi: 08.06.2021]
Amnesty İnternational, “China must investigate 156 deaths during protests in Urumqi”, Amnesty İnternational, 2009 <https://www.amnesty.org/en/latest/news/2009/07/china-must-investigate-156-deaths-during-protests-urumqi-20090707/> [Erişim Tarihi: 23.06.2021]
Atayurt, Muhammed Ali, “İki milyon Uygur Türkü çocuk, Çinlileştirme merkezlerinde tutuluyor”, Türkistan Press, 2019 <http://turkistanpress.com/page/2-milyon-uygur-turku-cocuk-cinlilestirme-merkezinde-tutuluyor/460>
Bag, Mustafa, “ASPI Raporu: Doğu Türkistan’da 16 bin cami kısmen tahrip edildi, 8 bin 500 cami yıkıldı”, euronews, 2020 <https://tr.euronews.com/2020/09/25/aspi-raporu-dogu-turkistan-da-16-bin-cami-k-smen-tahrip-edildi-8-bin-500-cami-y-k-ld>
———, “Doğu Türkistanlı çocukların tutulduğu toplama kampı gizli kamerada”, euronews, 2019 <https://tr.euronews.com/2019/01/31/dogu-turkistanli-cocuklarin-tutuldugu-toplama-kampi-gizli-kamerada>
———, “RFA: Doğu Türkistanlı kadınlar, Çinli erkek görevlilerle yatağını paylaşmaya zorlanıyor”, euronews, 2019 <https://tr.euronews.com/2019/11/19/dogu-turkistanli-kadinlar-cinli-erkek-gorevlilerle-yatagini-paylasmaya-zorlaniyor>
Baidu Baike, “Aile Planlama Politikası (计划生育 <基本国策>)”, BaiduBaike (百度百科), 2021 <https://baike.baidu.com/item/计划生育/608369?fr=aladdin>
BBC, “Çin’den Erdoğan’a tepki”, BBC Türkish, 2009 <http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2009/07/090714_chinaturkey.shtml> [Erişim Tarihi: 22.06.2021]
Çin Halk Cumhuriyeti Halk Hükümeti, “Guangdong eyaletinin Shaoguan’deki bir oyuncak fabrikasında çıkan grup kavgasında iki kişi öldü.(广东韶关一玩具厂发生群体斗殴事件 已有2人死亡)”, 中央政府门户网 www.gov.cn, 2009 <http://www.gov.cn/jrzg/2009-06/28/content_1352112.htm> [Erişim Tarihi: 08.06.2021]
———, “Guangdong Kamu Güvenliği Departmanı Xiaoguan’deki toplu çatışma olayında 13 şüpheliyi gözaltına aldı (粤公安部门刑拘13名韶关集体斗殴事件犯罪嫌疑人)”, 中央政府门户网 www.gov.cn, 2009 <http://www.gov.cn/jrzg/2009-07/07/content_1359025.htm>
———, “Shaoguan’deki 6.26 olayına katılan iki mahkumun ceza hükmü ilk etapta kamuoyuna açıklandı (韶关”6·26″事件涉及的两起犯罪案件一审公开宣判)”, 中央门户网 www.gov.cn, 2009 <http://www.gov.cn/jrzg/2009-10/10/content_1435236.htm>
———, “新疆维吾尔自治区3年转移300多万农业富余劳动力”, Çin Halk Cumhuriyeti Halk Hükümeti (中华人民共和国人民政府), 2008 <http://www.gov.cn/jrzg/2008-04/17/content_947069.htm>
cssn.cn, “Xinjiang’da bazı bölgeler 75 aşırı dini faaliyetler hakkında bilgiler öğreniyor, faaliyette bulunanlara rastalnınca polise bildirebilir (新疆部分地区学习识别75种宗教极端活动 遇到可报警)”, www.cssn.cn (中国社会科学网), 2014 <http://www.cssn.cn/zjx/zjx_zjsj/201412/t20141224_1454905_1.shtml>
Cuma, “Shaoguan katliamında saldırıya uğrayan Uygur işçilerle ilk görüşme (شاۋگۇەن قانلىق ۋەقەسىدە ھۇجۇمغا ئۇچرىغان ئۇيغۇر ئىشچىلار بىلەن تۇنجى سۆھبەت)”, 2009 <https://www.rfa.org/uyghur/programmilar/insan_heqliri/guangdong-qanliq-weqesi-07022009201547.html> [Erişim Tarihi: 08.06.2021]
Doğru Haber, “Çin yönetimi Doğu Türkistan’da 500 bin çocuğu asimilasyon merkezlerine kapattı”, Doğru Haber, 2020 <https://dogruhaber.com.tr/haber/700999-cin-yonetimi-dogu-turkistanda-500-bin-cocugu-asimilasyon-merkezlerine-kapatti/>
DUK, “Doğu Türki̇stan’da 300’den fazla aydın tutuklu”, Dünya Uygur Kurultayı, 2019 <https://www.uyghurcongress.org/tr/dogu-turkistanda-300den-fazla-aydin-tutuklu/>
Erkin, “(Peyziavatlı Uygur kızlar Çin’in elayetlerinde çalışmaya zorlandı) پەيزىۋاتلىق ئۇيغۇر قىزلار ئىچكىرى ئۆلكىلەردە ئىشلەشكە مەجبۇرى ئېلىپ كېتىلدى”, Radio Free Asia, 2006 <https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/tepsili_xewer/ichkirige-yotkesh-20061218.html>
Erkin, Emet, “Çin’in çift dilli eğitim adı altında Uygur Türkçesini yok etme politikası”, Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, 2008 <http://www.koksav.org.tr/ebulten/ocak2008/080129_kok-eb_hk-eemet.pdf>
———, “Doğu Türkistan’da çift dilli eğitim”, içinde Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi (ICANAS 38), 2007 <https://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/EMET-Erkin-DOĞU-TÜRKİSTAN’DA-ÇİFT-DİLLİ-EĞİTİM.pdf?fbclid=IwAR1Wojz_J2dJGz_5xi27HPrnkW-ZGSKz7jttb–hbR1XB1TSmV-zULOszXg>
Fenghunag Net, “Türkiye, Çin Hükümetinin Urumçi olaya sebep olanları adalete teslim etmesini umuyor (土耳其希望中国政府将乌鲁木齐事件制造者绳之以法)”, 凤凰网资讯, 2009 <https://news.ifeng.com/c/7fYPSYhDZYk> [Erişim Tarihi: 23.06.2021]
Gülçehre, “(Çin hükümetinin genç Uygur kızlarını düşük fiyatlarla Çin illerine yerleştirmesinin gerçek amacı nedir?) خىتاي ھۆكۈمىتىنىڭ ياش ئۇيغۇر قىزلىرىنى ئىشقا ئورۇنلاشتۇرۇش باھاسىدا خىتاي ئۆلكىلىرىگە يۆتكەشتىكى ھەقىقىي مەقسىتى نېمە؟”, Radio Free Asia, 2007 <https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/tepsili_xewer/xitaygha-yotkesh-20070116.html>
Human Rights Watch, “China: Exercise Restraint in Xinjiang”, Human Rights Watch, 2009 <https://www.hrw.org/news/2009/07/06/china-exercise-restraint-xinjiang> [Erişim Tarihi: 23.06.2021]
Kaptan, Ayyıldız Huri, “Çin, Doğu Türkistan’da dil asimilasyonunu hızlandırıyor: Bilgi akışı ‘mandarin Çince’ olacak”, QHA, 2020 <https://qha.com.tr/haberler/cin-dogu-turkistan-da-dil-asimilasyonunu-hizlandiriyor-bilgi-akisi-mandarin-cince-olacak/143373/>
Li, Xiaoxia, “Xinjiang’daki camilerin sayısı ve yönetim politikası (新疆清真寺的数量变化及管理政策分析)”, Dipartment of Sociology of China, 2017, 40
———, “Xinjiang’daki nüfus değişiklikleri analiz raporu(新疆地区人口变动情况分析报告)”, Çin Kaşgar Net (中国喀什网), 2021 <http://m.zgkashi.com/c/2021-01-07/510339.shtml>
Lucy Hornby, “China warns citizens in Algeria of al Qaeda threat | Reuters”, Reuters, 2009 <https://www.reuters.com/article/us-china-xinjiang-idUSTRE56E0KW20090715> [Erişim Tarihi: 23.06.2021]
Mihriban, “Uygur şarkıcı Mirzat Alim gizli bir şekilde öldürüldü (ئۇيغۇر ناخشىچىسى مىرزات ئالىم سىرلىق ھالدا ئۆلتۈرۈلدى)”, Radio Free Asia, 2009 <https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/tepsili_xewer/mirzat-alim-olumi-08242009194813.html> [Erişim Tarihi: 09.06.2021]
Milliyet, “Erdoğan: Adeta bir soykırım -”, Milliyet, 2009 <https://www.milliyet.com.tr/amp/dunya/erdogan-adeta-bir-soykirim-1116463> [Erişim Tarihi: 22.06.2021]
Orhan Kavuncu, “5 Temmuz 2009 Urumçi Unutulmayacak! – Orhan KAVUNCU”, Türk Ocakları Genel Merkezi, 2010 <https://www.turkocaklari.org.tr/yazar/orhan-kavuncu/5-temmuz-2009-urumci-unutulmayacak-1677> [Erişim Tarihi: 09.06.2021]
Qiao, Long, “Xinjiang Nevruz Bayramında korumaları arttırdı Uygurların gelenkelerini yasakladı (新疆诺鲁孜节警提升戒备 禁维人习俗波及各单位)”, RFA, 2013 <https://www.rfa.org/mandarin/yataibaodao/shaoshuminzu/ql2-03212013104045.html>
Safvan Allahverdi, “‘Çin, Sincan’ı laboratuvar ve bedava işçilik olarak görüyor’”, 2019 <https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-sincani-laboratuvar-ve-bedava-iscilik-olarak-goruyor/1562797> [Erişim Tarihi: 09.06.2021]
Sina, “2010 yılına kadar, Çin’in uzak bölgelerindeki Xinjiang Sınıfların sayısı 20.000’e yükselecek到2010年新疆内高班人数将增加到2万人”, 新浪教育, 2006 <http://edu.sina.com.cn/exam/2006-08-21/104251067.html> [Erişim Tarihi: 18.06.2021]
Sohu News, “Türkiye Başbakanı yalanlarından sorumludur (土耳其总理要为自己的谎言负责)”, 搜狐新闻, 2009 <http://news.sohu.com/20090717/n265295177.shtml> [Erişim Tarihi: 23.06.2021]
Tohti İlham, “Pekin’deki Uygur üniversite öğrencilerinin Xinjiang’daki çift dilde eğitime yönelik tutumları hakkında araştırma (在京维吾尔族大学生对新疆双语教育的态度调查)”, 维吾尔在线, 2011 <http://uyghurbiz.org/在京维吾尔族大学生对新疆双语教育的态度调查/> [Erişim Tarihi: 17.06.2021]
Türkistan Press, “Bir Çinli Öğretmenin itirafı: ‘Uygurlara domuz eti yediriyoruz’”, 2020 <http://turkistanpress.com/page/bir-cinli-ogretmenin-itirafi-uygurlara-domuz-eti-yediriyoruz-/1610> [Erişim Tarihi: 09.06.2021]
Türkoz, Ahmet, “Doğu Türkistan’da insan hakları” (İstanbul Üniversitesi, 1998) <http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/32417.pdf>
Türköz, Ahmet, “Doğu Türkistan’da insan hakları” (İstanbul Üniversitesi, 1998) <http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/32417.pdf>
Tursuntohti, Gulcennet, Abdukahar Abdukerem, ve Kang Jiahua, “Xinjiang Uygurlarının çift dilli eğitiminin gelişim tarihinin kısa bir literatür taraması (新疆维吾尔族双语教育发展历史的简短文献梳理)”, 科技视界, 31 (2015) <http://www.cqvip.com/qk/70356a/201531/666339113.html> [Erişim Tarihi: 18.06.2021]
United Nations General Assembly, “Report of the Working Group on Arbitrary Detention, A/HRC/22/44”, 18935.December (2012) <https://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/RegularSession/Session22/A.HRC.22.44_en.pdf>
“Uygur bölgesinde oruç yasağı görülmedi”, Hürriyet.con.tr, 2015 <https://www.hurriyet.com.tr/dunya/uygur-bolgesinde-oruc-yasagi-gorulmedi-29495715> [Erişim Tarihi: 09.06.2021]
VOA, “Çin: ‘Müslüman Ülkelerle İlişkilerimiz Etkilenmeyecek’”, VOA, 2009 <https://www.amerikaninsesi.com/a/a-17-2009-07-14-voa21-88151817/873714.html> [Erişim Tarihi: 23.06. 2021]
Weibo, Wang, “Xinjiang’in İnsan Kaynakları Hareketliliğini Okumak 解读新疆人事变动_参考网”
World Uyghur Congress, 5 Temmuz Urumçi katliamı: 60 yıllık Çin zulmünün doruk noktası (7.5 ئۈرۈمچى قىرغىنچىلىقى: 60 يىللىق خىتاي زۇلۇمىنىڭ يۇقىرى پەللىسى ), 2010 <https://www.uyghurcongress.org/uy/wp-content/uploads/Ürümchi-qirghinchiliqi-60-yilliq-xitay-zulumining-yuqiri-pelliri.pdf> [Erişim Tarihi: 08.06.2021]
Wuyouwendang Net, “Xinjiang’daki etnik azınlıklar için iki dilli eğitimin gelişim süreci (新疆少数民族双语教育发展历程综述)”, www.51jzrc.cn, 2019 <https://www.51jzrc.cn/show-32-103074-1.html>
Xingchi, Li, “(Xinjiang Hükümeti, çiftçiler ve çobanlar için yeni bir istihdam programı yürütme yoluna giriyor) 新疆走出农牧民劳动力转移就业培训新路子”, CCTV.com, 2007
Sosyal Medya