yükleniyor

Aramak için yazın

ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN’DA KADINLARA YÖNELİK UYGULADIĞI İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU

Raporlar

ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN’DA KADINLARA YÖNELİK UYGULADIĞI İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU

Paylaş

Bu yayının tüm hakları mahfuzdur. ETHR’nin izni olmaksızın yayın metni herhangi bir formda yayınlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve dağıtımı yapılamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

Referans İçin: ETHR, Çin’in Doğu Türkistan’da

Kadınlara Yönelik Uyguladığı İnsan Hakları İhlalleri

Rapor- 02, ETHR, Temmuz 2021.

Sponsor: Doğu Türkistan İli Meşrep Uygur Vakfı

Giriş

Kadın aileyi oluşturan temel unsurlardan biridir ve toplum için önemli bir etkendir. Onun etkisi aileden topluma, toplumdan da devlete kadar ulaşır. Kadının yeryüzündeki tüm halklar için önemi o kadar yücedir ki pek çok toplumda “vatan” kavramı “ana” kavramıyla beraber kullanılmaktadır. Buradan da anlaşılabileceği gibi anneliğin kutsiyeti vatanın kutsiyeti ile iç içe geçmiştir. Dolayısıyla toplumlarda kadının iffeti ve namusu sadece kendi ailesinin ve yakınlarının değil, aynı zamanda bir milletin haysiyetinin de simgesi olarak kabul edilmiştir. Türkler tarihten bu yana kadınları toplumun mihenk taşı kabul etmiş ve onları “vatanın namusunun” vazgeçilmez bir parçası olarak ele almıştır. Türk kültüründe kadınların önemli rol taşıdığına dair çeşitli örnekler ve tarihsel kaynaklar bulmak mümkündür (Acar, 2019; Kuşçu, 2016; MEB, 2001). Türklerin ve Müslümanların örnekliğinde görebileceğimiz bu vazgeçilmez hassasiyet yalnızca Türklerin ve Müslümanların değil ayrıca insanlığın kültüründe de ailenin, toplumun ve devletin onuru olarak temsil edilmektedir. Ataerkil toplum türlerinin yanı sıra dünyanın farklı coğrafyalarında anaerkil toplum ve halk türlerini bulmak mümkündür. İslam dinine göre Âdem insanların atası, Havva ise anasıdır. Sadece bu ilke dahi İslam dininde kadının önemini ve rolünü ortaya çıkartmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de kadınlarla ilgili birçok ayet bulunurken Hz. Muhammed’in hadislerinde de kadınların değerini anlatan çok sayıda ifade karşımıza çıkmaktadır. 

Bugün Türkiye dâhil birçok ülkede kadınların hakları, siyasi ve hukuki çerçevede ele alınmakta ve bu sayede kadın-erkek eşitliği bağlamında sosyoekonomik, siyasi ve yasal haklar olarak tanımlanmaktadır. Ancak Çin Hükümetinin Doğu Türkistanlı Müslümanlara yönelik keyfî gözaltına alma, zorla kısırlaştırma, yeniden eğitim bahanesiyle “beyin yıkama”, zorla çalıştırma, köle yerine koyma, kadınları taciz ve toplu tecavüze maruz bırakma gibi insan hakları ihlallerine dair korkunç raporlar hazırlanmıştır (Fergus Ryan & Ruser, 2018; İzbasar, 2020; Ruser, 2020; Ruser et al., 2020; Xu et al., 2020; Yılmaz, 2020; Zenz, 2019, 2020d, 2020c, 2020b).

Türk Dil Kurumu’na göre “soykırım” kavramı bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etmek anlamına gelmektedir (TDK, 2020). 2021 senesi Nisan ayının sonu itibarıyla ABD, Kanada, Hollanda ve İngiltere parlamentoları Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarını soykırım olarak tanımış durumdadır. 19 Ocak 2021’de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Çin’in; Uygurlar başta olmak üzere bölgedeki Türk asıllı Müslüman topluluklara yönelik “soykırım yaptığını” ve Çin’in insanlığa karşı suç işlediğini açıklamıştır (BBC News, 2021a; DW News, 2021a). 23 Şubat 2021’de ise Kanada Federal Parlamentosu, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik uygulamaları “soykırım” olarak tanımlayan yasayı onaylamıştır. 266 milletvekilinin katılmış olduğu oylamada tüm milletvekilleri tasarıya evet oyu vermiştir (Aydoğan, 2021; BBC News, 2021b; Euronews, 2021). 25 Şubat 2021 tarihinde Hollanda Parlamentosunda yapılan oylamada, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer Türk Müslüman etnik gruplara yönelik uygulamaların soykırım olduğuna dair karar teklifi kabul edilmiştir. Aynı zamanda Hollanda, Çin Hükümetinin Uygurlara yönelik uyguladığı doğum kısıtlaması, kısırlaştırma ve toplama kamplarına kapatma gibi politikalarının Birleşmiş Milletler’in “soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırmasına dair” 260 sayılı kararına aykırılığını dile getirmiştir (DW News, 2021b). 22 Nisan 2021 tarihinde İngiltere Parlamentosu, Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygurlar ve diğer etnik guruplara karşı soykırım uyguladığını ilk kez ilan etmiştir (BBC News, 2021d). Mezkûr toplantıda konuşan milletvekili Nus Ghani, soykırımın ulusal, etnik, ırksal veya dinî bir grubu “tamamen veya kısmen yok etme” olarak tanımlandığını ve soykırımın beş kriterinin Doğu Türkistan’da gerçekleştiğinin kanıtlandığını ifade etmiştir.

Bunlara ek olarak, Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygurları sıkı denetim altında zorla çalıştırdığı, hatta Çin’in uzak bölgelerine götürdüğü ve “satılık” işçi olarak “istihdam” ettiği tespit edilmiştir (Sudworth, 2020; Xu vd., 2020; Zenz, 2020b). Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü (ASPI) tarafından yapılan araştırmalara göre, 2017’den 2019’a kadar iki sene içinde Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalara Doğu Türkistanlı Uygur ve Kazaklardan oluşan 80 binin üzerinde insanın taşındığı belirlenmiştir. Bu fabrikaların 80’den fazlasının tanınmış küresel markaların tedarik zincirinde bulunan fabrikalar olduğu da ortaya konmuştur (Xu vd., 2020). Uluslararası kuruluşlar, milyonlarca insanın Doğu Türkistan’dan Çin’e köle işçi olarak taşındığını tahmin etmektedir.

Uluslararası baskılar sonucunda köle işçilik zincirinde yer alan H&M markası Doğu Türkistan’da üretilen pamukları satın almayı durdurmuştur (Congar, 2020). Marks & Spencer Uygurları zorla çalıştıran veya bu durumla bağlantılı olan tedarikçilerle çalışmayacağını resmen duyurmuştur (Independent Türkçe, 2021). Japonya’nın 12 büyük şirketi, Doğu Türkistan’daki Uygurlar başta olmak üzere köle işçilikten yararlandığı tespit edilen Han Çinlisi şirketlerle iş anlaşmalarını tekrar gözden geçireceğini ve ortaklıklarını terk etmeyi düşüneceklerini açıklamıştır (Erim, 2021).

Bütün uluslararası tepkilere rağmen Çin, Doğu Türkistan’da uyguladığı baskı ve yok etme politikalarını gizlemek için ortaya çıkan gerçekleri yalanlamaya devam etmektedir. Çin, ABD ve Kanada’nın Doğu Türkistanlılara yönelik uygulamalarını soykırım olarak nitelemesinin hemen ardından bu kararı kınamıştır (BBC News, 2021a, 2021b; Euronews, 2021). Aynı şekilde İngiltere Parlamentosunun  Doğu Türkistan’da yapılanların soykırım olduğunu ilan etmesinin ardından Çin, İngiltere’nin “yanlış hamlelerini” derhâl düzeltmesi gerektiğini bildirmiştir (BBC News, 2021d).

Resim 1: Çin’in Ankara Eski Büyükelçisi kendisiyle yapılan röportajda toplama kamplarını yalanlamaktadır (DW News, 2019)

Çin, Doğu Türkistan’da uyguladığı politikaları gizlemekte, basın ve medyaya sansür ve kısıtlamalar getirmektedir. Dolayısıyla gazetecilerin serbest bir şekilde Doğu Türkistan’a girip bölgedeki insanlardan, Çin hapishanelerinde ve toplama kamplarında tutuklu bulunanlardan bilgi alması neredeyse imkânsız hale gelmiştir (Business Standard, 2021; CBC Radio, 2019; CNN, 2019; France 24, 2019; Guardian News, 2021; Ponsford, 2021).

British Journalism Awards’da Marie Colvin ödüllü gazeteci Sophia Yan’ın çalışmalarından biri de Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygurlara yönelik uyguladığı baskıları gün yüzüne çıkardığı raporlardır (Press Gazette, 2020). Sophia Yan Press Gazetesine, Çin’in Doğu Türkistan’da haber yapmasına nasıl engel olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: “Genellikle hassas bölgelerin etrafında birkaç kez farklı olaylar oldu. Örneğin; toplama kamplarından birine yakın bir konumdaydık; etrafımızda altı, yedi veya sekiz adam vardı. Bir fotoğrafçıyla birlikteydim. Yani iki kadın fotoğraf çekmeye çalışıyorduk. Caddeden aşağıya inmeye çalışırken tamamen belirsiz bir nedenden ötürü daha fazla aşağı inemeyeceğimiz söylendi. Aslında toplama kampının ölçeğini öğrenmek için aşağıya inecektik. Ama onlar beni arkadan tuttu ve geri çektiler.” (Ponsford, 2021) Telegraph muhabiri Sophia Yan bir başka açıklamasında, Doğu Türkistan ziyaretindeyken içinde bulunduğu taksinin şoförüne isimsiz bir talimat geldiğini, taksi şoförünün kendisini ve meslektaşlarını yarı yolda bıraktığını ve yaklaşık 50 mil yolu yürüyerek geri dönmek zorunda kaldıklarını aktarır (Ponsford, 2021). Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) yıllık anketine göre, 2020’ye kadar Çin, iki yıllık süreç boyunca gazetecilerin en çok hapsedildiği ülke olmuştur. FCCC’ye göre, gazeteci John Sudworth ve eşi Yvonne Murray 23 Mart’ta Pekin’den ayrılmak zorunda kalmıştır (Guardian News, 2021).

Bu çalışmada Doğu Türkistan genelinde uygulanmakta olan baskı ve yok etme politikalarına dair araştırmalar ve veriler, Çin hapishanelerinde ve toplama kamplarında tutuklu kalan kişiler, toplama kamplarında görev yapan kadınların tanıklıkları, yerel ve uluslararası medyalara verilen röportajlar ve kadınların Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği’ne verdiği bilgiler incelenmiştir (BengüTürk TV, 2019; Bitter Winter, 2019; Doğu Türkistan TV, 2019; DW News, 2019; DW Türkçe, 2021; euronews, 2019a; Gülçehre, 2019, 2020b, 2020a, 2021; GZT, 2019; Hill vd., 2021; Hong Kong Free Press, 2018; ICNA CSJ, 2020; Istiqlal TV, 2020c, 2020d, 2020b, 2021; Muslim Port, 2019; Rubio, 2018; Türkistan Press, 2019; Türköz, 1998; UTJD, 2020; Uygur Haber, 2019; VOA News, 2019; Zenz, 2020c).

Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği (ETHR), 2019 yılında İstanbul’da kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur.

Doğu Türkistanlılar tarafından kurulan ETHR, Çin tarafından işgal edilen, hukukun ve insan haklarının hiçe sayıldığı Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerinin, uygulanan baskıcı politikaların ve soykırım sisteminin araştırılması ve gözlenmesi; diasporadaki Doğu Türkistanlılara yönelik hak ihlallerinin ortaya konması amacını taşımaktadır. 

ETHR, güvenilir kaynaklar ve tanıklıklar temelinde, insan hakları araştırma yöntemlerini kullanarak yaşanan hak ihlallerini rapor haline getirmeyi ve dünya kamuoyunu bilgilendirmeyi hedeflemekte, bu raporları hazırlarken gerçek verileri kullanmaya, abartılı ve sağlıksız bilgilerden kaçınmaya azami ölçüde dikkat etmektedir. 

Tag: Uygur, Doğu Türkistan,