ZALİMLERLE BİRLİKTE YAŞAMAK

(Birinci Ağızdan Çinlilerin Doğu Türkistanlı Ailelere Taciz ve Tecavüzünü Anlatıyor)

Not: 17 Eylül 2020 Tarihinde Fransa Le Monde Gazetesinde Toplama kamplarında öğretmenlik yaptırılan Kalbinur ve Zumret DAVUT ile yapılan röportaj yayınlanmıştı. Bu Röportaj Dutch Uyghur Human Rights Foundation adına Fransa’daki en büyük gazete olan Le Monde’de yayınlandı.

“Milliyetlerin Beraberliği” adında etkinlikler yapmak aslında yıllardır devam eden bir şeydir. Her sene memurlar ve öğretmenler Mayıs ayı “Milliyetlerin Beraberlik Günü” adında öğrenciler ve işçilerle birlikte etkinlikler düzenliyorduk. Ama 2016 yılından itibaren değişik bir şekil almaya başladı. Özellikle Mayıs 2017 itibarıyla “Milliyetlerin Beraberlik Günü” yerine “Milliyetlerin Beraberlik Haftası” oldu ve bu bir hafta içerisinde Birlikte yaşamak, Birlikte yemek yapmak, Birlikte yemek yemek, Birlikte öğrenmek, Birlikte uyumak” diye beş konuda beraberlik politikası eğitim müdürlüğü ve muhtarlıklar tarafından genelgelerle siyasi görev olarak bildirildi. Ben birlikte öğrenmek ve birlikte yemek yemeyi anlıyor olsam da, erkekler ile kadınlar ve kadınlar ile erkeklerin akraba yapılacağını, bir evde birlikte yaşayıp birlikte uyuyacağından çok tırstım ve şüphelenmeye başlamıştım.

Genelge gelince tüm müdürlükler ve muhtarlıklar kendi bölgesindeki Uygurlara diğer etnik gruplardan “çifte akraba” yapmaya başladı. “çifte akraba”lardan ilk başlarda her üç ayda bir hafta birlikte yaşamaları istendi. Daha sonra her ayda bir hafta birlikte yaşamaları belirlendi. Erkeklere kadın, kadınlara erkek “çifte akraba” yapılıyordu. Seçme veya reddetme hakkımız yoktu, zorunluydu, reddetmeye de cesaret edemiyorduk.

Bizim okulda özel bir bölüm açıldı ve iki kişi görevlendirildi, bu iki kişi “çifte akraba”ların tüm verilerini arşivleyecekti. Bizim bir hafta içinde her gün bir kez fotoğraf çekilip ilgili makamlara göndermemiz gerekiyordu. Bir gün yemek yaptığımızı, öbür gün beraber yemek yediğimizi, sonraki gün ise birlikte ders çalıştığımızı gösteren fotoğrafları gönderiyorduk. Eğer fotoğraf göndermezsek geçersiz sayılırdı. Her çifte akrabanın tüm verileri listelenip özel ofisteki çalışanlara gönderiliyor ve onlar da belgelerimizi inceleyip arşivliyordu. Sonra elimize bir evrak verilir ve neler hissettiklerimizi yazmamız isteniyordu.

Bana akraba olan Çinli, kocamın çalıştığı kurumdan olup, kocamın müdürüydü, 5 Mayıs 2017’den 3 Mart 2019’a kadar bizim akrabamız oldu. O 56 yaşlarında evli ve okumuş biriydi. Bizim eve bir iki defa eşiyle geldiğini saymazsak çoğu zaman yalnız gelirdi. Kendisinin Uygur yemeklerini çok sevdiğini ve Uygur kadınlarını çok beğendiğini sık sık söylerdi. Bizim evdeyken beni taciz ederdi. Uygur yemeği yapmayı öğrenme bahanesiyle “bana kepçe ve bıçağı tutmayı öğret” diye ellerime dokunmaya çalışırdı. Evde kendisinin çok sıcakladığını bahane ederek iç çamaşırıyla yarı çıplak dolaşırdı. Yemek yaptığımız ve ders çalıştığımız zamanlarda, kocamın önünde ellerini benim omuzumun üstüne koyarak oturmaya çalışırdı. Kocam ya da benim yüzümde herhangi bir tiksinti yada değişikliği gördüğü zaman beni beğenmiyorsunuz diyerek geveliyordu. Beni önünde dans etmeye zorlardı. Kocamın önünde benim çok güzel olduğumu söyleyerek elini yüzüme koyar ve okşamaya çalışırdı. Ben bir bahaneler uydurarak kaçmaya çalışırdım. Kocamın olmadığı zamanlar o daha da çizgiyi aşardı. Ben çok endişeleniyordum. Gece kocam ile ona bir odaya yatak serdiğimde benim de o odada kalmamı söylerdi, ben ise güzel sözlerle reddederdim.

Güneydeki bölgelerde, Çinli memurların, kocaları kamplara götürülen Uygur kadınlara tecavüz ettiği gibi bazı haberleri duymuştuk. Bizimle akraba olan o Çinli de o haberlerin gerçek olduğunu söyleyerek benim de o gibi şeyleri yapmamı teşvik ederdi.  Güneyde “akraba” olarak gelen Çinlilerin oradaki Uygur kadınlar tarafından memnuniyetle karşılandıklarını ve onlarla özel ilgilendiklerini, onların taleplerinin hiçbirini reddetmediklerini ve Çinlilerin onlardan çok zevk aldığını bana öve öve anlatarak benim de o gibi şeyleri yapmam için sıkıştırırdı. Söyledikleri mide bulandırıcı ve iğrençti. Ben onu anlamazlıktan gelir ve ondan kaçardım. Eğer ben Urumçi’de yaşayan ve 50 yaşına gelen bir memur olmayıp, aksine güneyde yaşayan basit bir ev hanımı, evinde erkek olmayan bir kadın olsaydım, bana kötü niyetlerini açıkça söyler ve beni istediğini yapmaya zorlardı. Onun söylediklerini yaşamaktansa ölmeyi yeğlerdim.

Çinli memur sık ​​sık din, Komünist Parti ve Çin hakkında konuşurken bizim görüşlerimizin ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Bir hükümet memuru olarak dine hiç inanmadığıma, ebeveynlerimin ve kocamın dindar olmadığına ve Komünist Parti ve hükümeti çok desteklediğime onu ikna etmeye çalışırdım. Durumun ciddiyeti nedeniyle 2016 yılında sadece Türk filmlerini ve Uygur şarkılarını değil, tüm dini kitapları, Uygurca kitapları da ileride başımıza bela olamasın diye evimizden kaldırdık. Bunun yerine, tüm kütüphaneme Çince ders kitaplarını ve siyasi ders kitaplarını dizdim. Yakın akrabalarımdan uzak olanlarına kadar hepsi hakkında bilgi almaya çalışırdı. Özbek akrabalarım olduğunu duyunca “Özbek kadınları daha güzel, daha zevk verici oluyorlar – değil mi?” gibi sapık şeyler söylerdi.

İyi eğitimli ve yetkili olan bu Çinli memurun, kendi iş arkadaşı olan kocamın önünde bana böylesine sapık şakalar yapması beni iğrendiriyordu. Onun bize getirdiği bir kilo meyve, yağ veya pirinçlere hiç ihtiyacımız yoktu. Aksine aldığı bu şeyler bizi rahatsız ederdi.

Urumçi’de Uygur kadınlarının, Çinli memurlar tarafından taciz ve tecavüze çok fazla maruz kalması nedeniyle, Ağustos 2018’den bu yana her üç kadın memurdan oluşan bir grup kuruldu ve Çinli memurların tecavüz etmesini önlemeye çalıştılar. Bu sadece Urumçi’deki memurlar arasında özel bir durum olup, başka bir bölgelerde böyle bir sistemi duymadık. Özellikle Doğu Türkistan’ın güney illerinde bunun yapılması çok zordur.

Fransızca Haber Başlığı: Uygurların İçine Giren Çinli Sahte “Kuzenler”

Ces faux « cousins » chinois qui s’imposent dans les familles ouïgoures

Hazırlayan: Enwer Erdem-Dutch Uyghur Human Rights Foundation (Hollanda).

Türkçeleştiren: Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Ekibi.

Kaynak:https://www.lemonde.fr/international/article/2020/09/17/ces-faux-cousins-chinois-qui-s-imposent-dans-les-familles-ouigoures_6052513_3210.html

Facebook
WhatsApp
Twitter
LinkedIn
Pinterest